19 Mayıs 2008 Pazartesi

Bütüncülük

Bütüncülük
[ İng.holism, Fr. holisme, Alm. Holismus]

Genel olarak, bir bütünün parçalarının toplamından daha fazlasını ifade ettiğini düşünen; bir bütünün parçalarına ve bu parçaların birbirleriyle ilişkilerine dair yapılan açıklamayla bütüne ilişkin tam bir bilgi edinmenin mümkün olmayacağını savunan; dolayısıyla bir dizgenin açıklanmasında bütüne parçalarından daha büyük önem atfeden; parçalarına karşı ‘bütün”ün önceliğini vurgulayan her türden öğretiye verilen ad. Bu görüşün yandaşları bütünün niteliklerinin parçalarının nitelikleriyle tanımlanamayacağını düşündüklerinden, genelde. parçanın ait olduğu bütüne göndermede bulunmaksızın açıklanmasının ve yorumlanmasının olanaksız olduğunu ya da en azından böyle bir açıklamanın yetersiz olacağını savunurlar.

Çoğunlukla yöntembilgisi çerçevesin de,yöntembilgisel bütüncülük biçiminde ele alınan bütüncülük, felsefede özellikle toplum bilimleri felsefesinin konusudur. Bu alanda birçok sorun yöntembilgisel bireyciliğe karşı yöntembilgisel bütüncülük sorununa indirgenmiştir. Bağdaştırıcı yasalar ya da birarada olma yasaları aracılığıyla daha az karmaşık durumlara ilişkin yasalardan daha karmaşık durumlara ilişkin yasaların çıkarsanamayacağını savunanlar “yöntembilgisel bütüncüler”, bu türden çıkarsamaların yapılabileceğini savunurlarsa da ‘yöntembilgisel bireyciler” diye adlandırılmaktadır. John Stuart Mil, Max Weber, Joseph Schumpeter, Karl Popper, Friedrich gibi yöntem bilgisel bireyciler bütün toplumsal olguların bireylerin eylemleri, inançları ve arzuları aracılığıyla bütünüyle açıklanabileceğini uslamlarken; Auguste Comte, Emile Durkheim, Karl Marx gibi yöntem bilgisel bütüncüler açıklamalarında bireysel eylemi ikincil konuma alarak toplumsal yapıların ya da bütünlüklerin belirleyiciliği üzerinde dururlar.

Felsefe Sözlüğü- A.Baki Güçlü; Erkan Uzun; Serkan Uzun; Ü.Hüsrev Yoksal-Bilim ve Sanat Yayınları

Hiç yorum yok: