19 Mayıs 2008 Pazartesi

Algı

Osm. İdrak, Şuur, Teferrüs, Fr. Perception, Al. Perception, Wahrnehmung, Empfindung, Erfassung, İng. Perception, İt. Percepzione

Nesnel dünyayı duyular yoluyla öznel bilince aktarma.

1. Etimoloji : Algı terimi, dilimizde de, Batı dillerinde de olduğu gibi almak kökünden türetilmiştir. Batı dillerindeki perception terimi, Hint-Avrupa dil grubunun almak anlamındaki kap kökünden gelir, ilkin Latinceye aynı anlamda capere sözcüğüyle geçmiştir. (O.H)

2. Felsefe : Algı, dış dünyanın duyumlarla gelen imgesinin bilinçte gerçekleşen tasarımıdır. Nesneler duyu örgenlerini etkiler. Bu etki bilince aktarılır. Ne var ki algı, arı duyumlardan, ansal bir işlevi gerektirmesiyle ayrılır. Örneğin görme duyumuz, her iki gözümüzde ve çeşitli planlarda beliren iki ağaç imgesi getirir. Bu iki ağaç imgesi ansal bir işlevle tekleşir. Tekleşen bu imgeye, bellekte biriken esli algılardan gerekli olanlar da çağrışım yoluyla eklendikten sonra ağaç algısı gerçekleşmiş olur. Özellikle görme, işitme ve dokunma duyuları insanın bilincine kavram ve düşünce yapımı için algısal gereçler taşırlar. Algı işlemini tarihsel süreçte duyumcular aşırı bir savla sadece duyuların, usçular da aynı aşırılıkta başka bir savla sadece usun ürünü saymışlardır. Oysa algı duyusal-ansal bir işlevdir. Alman düşünürü Leibniz'e göre de algı, bilinçdışı bir işlevdir. Algı, gerçek anlamında, öznenin, kendisinin dışında olanı alması demektir. Bununla beraber ruhbilimciler ruhsal edimlerle ilgili olarak, dış algı'ya karşı bir de iç algı'nın sözünü ederler. Felsefede algı terimi üç anlamda kullanılır : Algılama gücü, algı işlevi, algı olgusu. (O.H)

3. Ruhbilim : Ruhbilimde bir deneğin belli bir süreden birbirinden ayırt edilebilen tepkiler gösterebildiği çevrenin tümüne algı alanı (Fr. Champ de perception), algının beyinde gerçekleştiği süreye algı süresi (Fr. Temps de perception), algının parçaları arasındaki ilişkilerden oluşan yapıya algısal yapı (Fr. Structure perceptionelle), çeşitli nesnelerin bir bütün olarak ya da bir nesnenin özelliklerine ayrılmaksızın algılanmasına algısal birlik (Fr. Unite perceptionelle), duyularla gelen algısal gereçlerin bütünlenmesine ve anlamlandırılmasına algılaştırma (İng. Perceptualisation), ses iletiminin bozulmasından doğan sağırlığa algılama sağırlığı (İng. Perception deafness), algılayarak öğrenmeye algısal öğrenme (İng. Perceptual learning), belli bir örneğe uygun olarak algılama eğilimine algısal kurgu (İng. Perceptual set), denir. (O.H)

Bir şeye dikkati yönelterek, duyular yoluyla o şeyin bilincine varma. (Bir nesne duyular aracılığıyla algılanır, ancak algı duyusal izlenimlerden daha fazla bir şeydir. Bilinçli bir farkına varmadır., duyumları bilince ileten bir olaydır.

Algıda,




1. Algı olayı

2. Algı içeriği

3. Algı nesnesi ayırt edilir.


Algılar şu iki türe ayrılabilir:



1-Dış algı: Dış dünyadaki nesnelere yönelen algı



2- İç algı:İç dünyanın gerçeklerine (ruhsal durumlar, ruhsal edimler, ruhsal içerikler) yönelen ve onlarla ilgili olan algı.


Duyular yoluyla bir şeyin bilincine varma. Algı, katıksız duyumdan daha faz1a bir şeydir, çünkü. algılamada bilincin de payı var'dır. Onun için, algıyı, duyumun bilince iletilmesi gibi tanımlayabiliriz. Bu, genellikle, dış dünya ile ilişkilerde kullanılan "algı" teriminin tanmıdır.
Ama felsefe veya psikolojide, bazı içsel, psişik durumların da «algılanmasından» söz edilir.

felsefeekibi.com

Hiç yorum yok: